Hayatın aslında temel renkleri vardır. Diğer renkler bu renklerin karışımlarından meydana gelmişlerdir. İnsanlığın barındırdığı öz’ün renklerinden türemiş olan renkler gibi. Yaşam o renklerle güzeldir, eğlencelidir, sıcaktır, soğuktur, samimidir, uzaktır, sevecendir, düşmandır… Her rengin yansıttığı duygular gibi. Bir dondurma reyonunun karşısına geçip bakmakla aynı şeymiş gibi gelir bana yaşamak. O reyonun içerisinde her duygudan bir parça vardır. İnsan kendi seçer hangi duyguları almak istediğini. Bu seçimin kararında zihnimiz çok önemli bir rol oynar. Örneğin karadut dondurmasını yediğimizi hayal edelim. İlk yerken buz gibi gelen ama içini de ısıtan, senin sıcaklığınla yok olan bir yiyecektir dondurma. Hayatta yaşadığımız duygu geçişleri de öyle değil midir? Karadutun içindeki mayhoş ve acımsı tadıyla hayatta başımıza gelen acı bir olayı birlikte ele alalım. Acıyı yerken ilk buz gibi olursun önce elin ayağın tutmaz. Sonra bir anda ateş basmaya başlar. O acıyı alıp içine soktuğunda acı erir ve bütün bedenine yayılır. Arkasından sadece tatlı bir his ve içinde oluşan esinti kalır. Farkında olmadan bir daha istersin o duyguyu yaşamak, tatmak. O duyguyu tatmak hatırlatır insana yaşadıklarını. Unutmaktan korkarız, bu yüzden de zihnimiz sayesinde hep kendimize hatırlatmalar yaparız. Buda ister istemez bilinçaltımızı oluşturur. Kendimizi ve kim olduğumuzu kaybetme korkusundan dolayı bilincimizin arkasına attığımız, yürümemizi engelleyen bütün şeyler işte böyle oluşur. Dondurmayı külahta mı yoksa kapta mı yemek istemek bile bilinçaltının tercihidir bence. Külahta yersem ya akarsa, yürüyeceğiz şimdi onu dökmemek için uğraşamam, kapta yemek daha güvenli, kapta yersem daha az kalori alırım, bunun doğrusu koşullar gereği budur…. Her tercihimizin bir nedene oturtulma sorunu vardır. Bazılarımız ise sebepsizce isteyerek yaparlar. Olsun, ne yapayım canım istedi der ve isteği yönünde ya da ağzından bir anda nereden çıktığını anlamadığı bir cevapla tercihi yönünde hareket eder. Peki son olarak gelen üzerine çikolata sosu, fındık ya da çikolata parçacıkları ister misiniz sorusuna nasıl cevap veririz? O da işte artık hayatın tuzu biberidir. Yaşanmışlıklarından dolayı sadeliği seçmişsindir ve üzerine hiçbir şey koydurmazsın. İhtişamı, her şeye sahip olmayı, eksik kalmamayı, her tadı tatmış olmayı seversin hepsini ekletirsin. Yememen için seni tutan şeyler vardır ama canında istiyordur, geride kalmak istemiyorsundur, az alayım dersin. Yani tercihlerimiz için verebilecek o kadar çok nedenimiz vardır ki. İşte burada önemli olan neyi niçin yaptığımızı ya da yapmamızın uygun olduğunu fark ederek, gönül rahatlığıyla, sonrasında hiçbir şey için pişman olmadan yani benliğimiz ile karar alarak tercihler yapabilmek. Çünkü karar alırsak onun eksisi yada artısı yani içsel tartışması olmaz. Tüm gerçeklik orada olur ve bizler hangi dondurmayı yiyeceğimizi, ne tat alacağımızı, yersek ne olacağını, hangi rengi niçin seçiyor olduğumuzu otomatik olarak bilerek ve hür irademizle isteyerek karar vermiş. Kendinizi ancak en verimli şekilde SİZ olduğunuzda yönetebileceğinizi fark edin. Dondurmanın külahsız ya da kaşıksız ya da kapsız yenemeyeceğini çok önceden fark etmiş olduğunuz gibi.